SÖZ VERDİM...
Güzeller güzeli Aylin her genç kızın hayalinde ne varsa onları hayatına geçirebilmek için zamanı adetağa kovalıyordu. Ailenin tek çoğu olarak metrepol bir şehirde dünyaya geldi. Sempati, merhametli sevecen kişiliğe sahip olan Aylin çok zeki ve yetenekliydi. Küçük yaştan beri sporla uğraşan, başarılı bir atletti. Çevresinde çok sevildiği için her yerde hatrı sayılıp güzel dostluklar kuruyordu. Hayat dolu cıvıl cıvıldı. Her fırsatta dost, akraba ve arkadaş ziyaretlerine gidiyor, arkadaşlarıyla unutulmaz çok güzel günler geçiriyordu. Antramanlarını hiç bir zaman ihmal etmeyen Aylin bol bol spor yapar kalan zamanında da ailesi ve sevdikleriyle birlikte geçirirdi.
Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalıyor derken evlilik çağına gelmişti. Aylin bir arkadaşının aracılığı ile bir gençle tanıştırılır. Bu onun kaderi olacaktır. Zaman içinde sıkca görüşüp birbirlerine aşık olurlar. Kaderin ağlarını ördüğü gençte, Aylin kadar çevresinde sevilip sayilan saygin biridir. Birbirlerine çok yakışmışlardır. Zaman geçtikçe Aylin ve Kerim arasında sıkı bağlar kuruluyordu. Ailelerinde bir araya gelmeleri üzerine bu sevgi bağı daha bi güçleniyordu. Evliliğe gidecek yol için ilk adımlarını atmışlardı. Büyük bir aile meclisi ile güzel bir nişan yapılıp ölünceyedek onlari bağlayacak olan nişan yüzüğü arkasından da alyansları takılır ve düğün için tarih belirlenmeye karar verilir.
Aylin'in heyecandan ve mutluluktan ayaklari yere basmıyor, hiçkimseyi gözü görmüyor, her dakikasını Kerim'le geçiriyordu.
Birarada yaşayacakları yuvalarını heyecanla kurma hazırlıklarına başlamışlardı. Eşyalarını ve kullanacakları her türlü malzemelerini büyük bir itina ile seçerek huzur dolu bu yuvayı kurarlar. Daha sonra düğün hazırlıklarına başlanır. O heyecanlı gün gelip çatmıştır. Kalplerin pıt pıt attığı günde ömür boyu birlikte olacaklarına dair söz verdikleri o imzayı da atmışlardır. Hayalleri çok büyüktü.
Aylin'in yavaş yavaş tüm istekleri ve hayalleri yerine geliyordu. Büyük bir coşku ve heyecanla Kerim'le birlikte dünya evine girerler. Herşey yolundadır. Çiçeği burnunda bu güzel çift hayal ettiği ülkeye balayı yapmak üzere gitmişlerdir. Çocuklar gibi eşiyle birlikte eğleniyor geziyor, her gittiği yerin resimlerinide ailesiyle ve tüm sevdikleriyle paylaşarak mutluluklarına onlarıda ortak ediyordu. İkiside çok mutluydu.
Balayı dönüşü Aylin hastalanır. Antramanlarını aksatmaya spor yapamamaya başlar. Gücünün kaybolduğunu hisseder. Bir kaç kez doktora gitmesine rağmen önemli birseyin olmadığı söylenip tekrar evine gönderilir. Hayat dolu canlı bakışları, sevinçleri, ümitleri ve ilerde çocuk sahibi olma hayalleri ile hayatına en güzel şekilde kaldığı yerden devam eder.
Hayatı o kadar hızlı yaşıyordu ki tüm herşeyini bu kısacık hayata sığdırmak için adetağ çabalıyordu. Oysa ki henüz hayatının başındaydı. Herşeyi sindire sindire yaşamalıydı.
Aylin gene hastalanır ve Kerim hastaneye götürür. Bu kez ciddi bi durum söz konusu olduğunu doktoru açıklar. Sinsi bi hastalığa yakalanmıştır. Çocukluğundan beri hayatının
bir parçası olan spordan uzak kalması gerektiğini, bol bol dinlenip tedaviye önem verilmesini söyler doktoru.
Aylin o anda gözlerinden sel boşalırcasına ağlıyor bir yandan da tüm hayatını film şeridi gibi gözünün önünden bir bir geçiriyordu. Fakat ne olursa olsun bu illet sinsi hastaliği yenip hayatına kaldığı yerden devam ederek sporda ki başarısını tekrar yakalayacağı sözünü verip eşi ve sevenleriyle birlikte çareler aramaya başlarlar.
Ve tedavisine başlar...
Gel zaman git zaman derken zaman zaman kullandığı ilaçlar yanıt veriyor ve tüm aileyi bu haberlerle mutlu ediyor. Zaman zaman da tam aksini yaşayarak sevdiklerini hüzne boğuyordu. Fakat ne olursa olsun Aylin yaşamalıydı. Kendine söz vermişti. Hayatı yarım kalmamalıydı. Çünki yaşayacağı daha çok güzel günleri, kavuşacağı hayalleri ve sporda kazanacağı madalyaları vardı. Önünde up uzun bir ömür onu bekliyordu. Bunları düşündüğü zaman hayata daha sıkı tutunuyor azimle bu illet hastalığı yenmek için eşiyle birlikte mücadeleye devam ediyordu.
Aylar sonra eşiyle birlikte bulundukları metrepol şehirden uzaklaşip tamamen doğa ile iç içe, bol oksijenli, meyve ağaçları ile bezenmiş, küçük ve büyük başhayvanların bulunduğu aile çiftliğine yerleşmeye karar verirler. Bundan sonra ki hayatlarını bu çiflikte devam ettireceklerdir.
Çiftlik mis gibi kokan çam ağaçları ile çevrili, hemen yanı başında akan küçük bir şelalesi olan dünyanın sekizinci harikasından biriymiş gibi muhtesem bir manzaraya sahipti. Tamamen doğa ile iç içe bir hayat yaşayacaklardı.Herşey doğal ve organik. Hicbir şeyin GD'su ile oynanmiyordu. Kendi ekmeklerini tandırlarda kendileri yapıyor, yumurtalar kendi çiftliklerinden, et, süt, peynir ve tüm yiyeceklerini kendileri üretip yetiştiriyorlardı. Bol bol meyve ağaçları ve sebze bahçeleri vardı. Orda yaşayan insanlarda doğal, içten ve samimiydi. Aylin kendini o insanlarin yanında daha mutlu hissediyor. Hastalığını zaman zaman unutuyordu. Kerim'le birlikte o hayata kısa bir süre sonra tamamen adapte olmuşlardı.
Meyve ağaclarının dallarından meyveleri kopartıp, sebze bahçelerinde yetişen organik sebzeleri kendi elleriyle toplayıp yiyorlardı. Çıplak ayakla sıcacık topraklara basarak hergün düzenli olarak Kerimle yürüyüş yapıyorlardı. Kendini yormadan, zorlamadan sporunuda yapmaya başlamıştı. Uzun zamandır kaybettiği gücünü tekrar topladığını düşünüyor, kendini çok iyi hissediyordu. Tedavilerinide hiçbir zaman aksatmıyordu.
Manzarası muhteşem bu çiflikte Aylin ve Kerim birbirlerine hergeçen gün daha çok aşık oluyor, bütün bir günü birlikte eğlenerek geçiriyorlardı. Aylin hayata sımsıkı tutunup Allah'a herdaim duacı oluyordu. Aylar yılları kovalarken Aylin tekrar hastalanır ve Kerim büyük bir endişe ve korku içinde hastaneye yetistirir. Aylin'i odaya alırlar ve doktorların biri çikip odadan diğeri giriyordu. Dışarda tedirgin bakışlar içinde olan biteni öğrenmek isteyen Kerim bitat düşmüştü. Tüm bedeninden sanki kanlar çekiliyormuşcasına teni soğumaya kalbi hızlı hızlı atmaya ve endişeli, korkak bakışlarla ne olup bittiğini bilmek istiyordu. Aylin daha mı kötü olmuştu acaba yada onu kaybediyormuyum diye kendi
kendine konuşuyor bir yandan da alnından oluk oluk terler boşalıyordu. Tam kendini kaybedecekken bir elin omzuna dokunduğunu hisseder ve dönüp hızla arkasına bakar. Güler yüzlü bir doktor "hayırlı olsun baba oluyorsun içeriye girebilirsin ama hastamızı yormuyoruz" diye konuştuktan sonra doktor yanından ayrılır. Kerim şaşkınlık içindedir. Bu bir rüyamıydı acaba, tedavi sırasında böyle bir şeyin olması Aylin için çok sakıncalıydı diyerek doktorun peşinden koşar. Doktor ona çok şaşırtıcı mucizevi bir durumla karşı karşıya olduklarını dile getirerek. Tüm hastalığının tamamen kaybolduğu eski sağlığına kavuştuğu müjdesini verir. O anda Kerim ne yapacağını şasırır ve büyük bir mutluluk ve heyecanla Aylin'in bulunduğu odaya girer. Aylin içerde tüm olanları öğrenmiştir ve artik hayallerini ve ümitlerini yok edecek bir durum söz konusu değildir. Kerim'le sımsıkı birbirlerine sarılarak birlikte atlattikları zor günleri, bundan sonra yepyeni bir hayata merhaba dedikleri anı ölümsüzleştirirler.
Aylin tamamen eski sağlığına kavuşmuştur ve anne olacağı günü iple çekmektedir.
Hayat buldukları bu çiftliğin kendilerine mutluluk getirdiğini ve ömürlerinin sonuna kadar bu çiflikte yaşayacaklarına karar verirler.
Aylin ve Kerim hiçbir zaman mücadele etmekten vazgeçmediler. Hep azmettiler. Hergün Allah'a bol bol dua edip ibadetlerini yerine getirdiler. Sağlıklı beslenip, sağlıkli uyuyup sağlıklı uyandılar. Allah'dan hiç bir zaman ümit kesmediler. Aşkları, heyecanları, birbirlerine bağlı olmaları, acılarını, mutluluklarını paylaşmaları onlara güç verdi. Birlikte başardılar.
Sonra nemi oldu ? Gelin bi bakalım;
Aylin ve Kerim çiftinin dünyalar güzeli kızları oldu. Adını Hayat koydular. Hayat onların hayatına can katıp, hayatta kalmalari için bi neden, dünyalarına bir ışık yüreklerine sıcaklık, ömürlerine ömür kattı.
Yıllar sonra bir kizları daha oldu. Onun isminide Ömür koydular. Mutluluğu, sağlığı ömrü up uzun olsun diye.
Aylin profesyonel olarak spora devam etmedi. Tüm hayatını ve zamanını sevdikleriyle ve ailesiyle birlikte geçirmeye karar verdi. Böyle daha mutluydu. Bu mutluluk sihrinin bozulmasını asla istemiyorlardı.
Huzurlu, sağlıklı ve mutluluk içinde çocukları ile birlikte bundan sonra ki hayatlarınıda bu çiflikte yaşayarak devam ettirdiler.
***
Hiç bir zaman hayatımızdan şikayetçi olmamalıyız. ALLAH her verdiği derde derman verirmiş.
Hiç bir zaman ümidimizi yitirmemeliyiz. Hayat süprizlerle dolu bir yoldur.
Nasıl bakarsan öyle görürsün. Sen sen ol hayata hep gülümseyerek bak ki hayatta sana gülsün.
Her zaman sana sarilacak bir sevgilin yanı başında bulunsun ki hayatta mücadele verirken yanlız olup ümitsizliğe düşmeyesin.
Allah hiçbir kulunu yanlız bırakmasın.
Her yaşanan hikayelerden ders almamız ümidiyle...
Sevgiyle kalın,
Fikriye Ayrancı Keper Belçika-Genk